GÜNÜMÜZ
TÜRKİYE’SİNDE BAĞCILIKTA YENİ YAKLAŞIMLAR
Dr.Öğrt.Üyesi
Hayri SAĞLAM, Dr.Öğrt.Üyesi Özlem ÇOKKAN SAĞLAM
Şeyh
Edebali Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü / Bilecik
Giriş
Son
kırk yıllık sürede tüm tarım sektöründe olduğu gibi bağcılıkta da önemli
gelişmeler olmuştur. 1970'li yıllarda bir bağcıya dekardan 800-1000 kg kuru
üzüm elde edebileceğini söyleseydiniz herhalde en iyi ihtimalle size güler geçilirdi.
Ama bu rakamlar artık hayal olmaktan çıkmıştır. Üretimde seçilmiş materyaller kullanılmaya
başlandı, modern üretim teknikleri uygulamaları ve bitki koruma alanında
meydana gelen gelişmeler sonucunda artık dekardan 1000 kg a kadar kuru üzüm elde
etmek mümkün hale gelmiştir.
Türkiye Bağcılığında Gelişmeler
Başlangıçta
uygun destek ve terbiye sistemlerinin kullanımı birim alana ürün verimini
artırmıştır. Önceleri birim alana daha fazla fidan dikilirken destek ve terbiye
sistemlerindeki gelişmelerle dikilen fidan sayısı önemli düzeyde düşmüştür.
Buna rağmen, verim azalmanın yerine önemli düzeyde artmıştır. 1970'li yıllarda
yaklaşık 700.000 dekar bağ alanından 100.000 ton civarında çekirdeksiz kuru
üzüm elde edilirken bu gün aynı alandan elde edilen kuru üzüm miktarı bazı
yıllarda 300.000 hatta 330.000 tona ulaşmıştır.
Ülkemizdeki
bağ alanlarında önemli düzeyde azalmalar olmuş, daha ikibinli yıllarda 650.000
dekar olan bağ alanı 2019 itibariyle 430.000 dekar sevilerine kadar inerken, üretilen
üzüm miktarı azalmak yerine artmıştır.
Gübreleme
uygulamalarında toprak ve yaprak analiz sonuçları dikkate alınarak en ideal verime
ulaşmak temel amaç haline gelmiştir. Bu yolla hem yüksek ve kaliteli ürün elde
edilirken hem de toprak kalitesi korunmaya başlanmış, toprakların
çoraklaşmaması için gereğinden fazla gübre kullanmamak gerektiği artık tüm tarım
sektörü tarafından biliniyor olmuştur. Yüksek verimin yanında bu verimin
devamlılığının da çok önemli olduğu artık herkes tarafından kavranmış durumdadır.
Sulamanın
önemi artık üretici tarafından çok daha iyi bilinmektedir. Vahşi sulama
sistemlerinin yerini daha az su miktarının kullanıldığı sulama yöntemleri almış,
yeterince ve zamanında sulamanın yüksek verimin anahtarı olduğunu herkes bilmektedir.
Daha çok sulama anlayışının yerini asmanın istediği zaman ve miktarda su
verilmesi almıştır. Üreticiler uygun su kaynaklarına ulaşabildiği sürece damla
sulama yöntemini tercih etmektedirler. Hatta bazı bölgelerde toprak altı
sulamam sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Tüm bunların sonucu olarak hem
verim ve kalite arttı ve hem de en önemli kaynak olan su daha az tüketilmeye
başlanmıştır. Birim alanda su tüketimi artmak yerine önemli düzeyde azalmıştır.
Gereksiz sulama yapılmadığı için yabancı otların yoğunluğu da ilerleyen
yıllarda önemli düzeyde azalma gösterecektir.
Hastalıklar
ve zararlılarla mücadelenin yüksek verim almanın en temel gereklerinden birisi
olduğu artık çok daha iyi bilinmektedir. Diğer yandan kalıntı sorunu tüm
üreticilerimizin farkına vardığı bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle çok
kimyasal kullanmak yerine etkili ve zamanında uygulama yapılması ön plana
çıkmaya başlanmıştır. Geriye dönük olarak takip sisteminin geliştirilmesi ile
birlikte üretici yapmış olduğu tüm uygulamaları kayıt altına almaktadır. İyi
tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamalarının yanında kontrollü entegre
tarım uygulamaları başlatılmıştır. Bu sayede üreticinin bir yılda yapmış olduğu
tüm uygulamalara artık kolaylıkla ulaşılabilmektedir.
Artık
yüksek verim elde etmek zor olmadığı gibi her şey değildir. Elde edilen ürünün
pazarlanması daha önemli bir hale gelmiş durumdadır. Bunun en kolay yolu ise
tüketicinin istediği ürünü üretmektir. Üretici artık kabul etmeli ki üretenin
ne istediği değil, tüketenin neyi talep ettiğidir.
Konumuz
bağcılık olduğuna göre neyi nasıl üretelim sorusuna cevap aramak durumundayız. Ülkemizde
üretilen üzümün büyük bir bölümü kurutulmaktadır. Son yıllarda sofralık üzüm
ihracatı önemli bir düzeye ulaşmıştır. Yeterli mi? Kesinlikle değil. Bu gün
İtalya yaklaşık 8 milyon ton üzüm üretmekte ve bunun ekonomik büyüklüğü 6-6,5
milyar dolar düzeyindedir. Türkiye yaklaşık 4 milyon ton üzüm üretmekte, ekonomik
değeri ise1,2-1,3 milyar dolar civarındadır. İtalya üzümünü ortalama 80 cent e
pazarlamakta, bizim üzümümüzün değeri ise bunun yarısı bile değildir.
Üretici
kendi isteğini üretmekte direnmekte, işletmeci ise istediği üzümü
bulamadığından şikâyetçidir. Herkes üstüne düşeni yapmalı, amacımız üzüm yemek,
bağcıyı döğmek değil.
Öncelikle
ne üretileceğine karar verilmeli. Her amaca yönelik üretim mümkün değil. Aslında
burada temel sorun Sultani Çekirdeksiz çeşidinde. Sultani Çekirdeksiz öyle bir
çeşit ki, ister sofralık üret, ister kurutmalık, istersen de pekmez yap. Ancak
sofralık üretim tekniği başka, kurutmalık olursa teknik farklı olmalı.
Kurutmalık
üretim kısmen daha kolay. Budamayı 14-15 gözlü 5-6 bayrak üzerinden yapıp, 2-3
gözlü 4-6 adet de ırgat bırakmak ilk aşamada yeterli gelmektedir. Ardından gözler uyanmadan %4 lük bir bordo
bulamacı, sonra Mildiyö (Poronos), Külleme ve Salkım Güvesi mücadelesi yerinde
yapılıp sulaması ve gübrelemesi zamanında ve yeterince yapılırsa genel olarak
başarılı bir üretim sezonu tamamlanabilir.
Aslında
bilinenin aksine hasat dönemi ve sonrası da en az o döneme kadar yapılan iş ve
işlemler kadar önemlidir. Mevcut sistemde üzüm hasat edilir, kurutulur,
savurulur ve satılır. Hasat işleminin ve sonrasının nasıl yapıldığı çok önemli
değildir. Diğer yandan, bu yolla pazarlanabilecek üzüm miktarı zaten bellidir.
Kalite unsurlarına çok da dikkat etmeyen ülkeler hedef pazar olarak seçilirse
biraz daha düşük fiyatla olmakla birlikte üzümünüzü pazarlayabilirsiniz.
Son
yıllarda bandırılarak kurutulan üzümlerin bandırma işlemine tabi tutulması
yerine doğrudan serilerek potasının sergide üzümün üzerine püskürtülmesi işlemi
uygulanmaktadır. Bu sistemde püskürtme yapılırken kullanılan ekipman genellikle
aynı zamanda zirai mücadele amacıyla da kullanılmaktadır. Bu yöntem beraberinde
birçok sıkıntılara neden olabilmektedir. Bu tür bir uygulama yapılması
durumunda daha önce yapılmış olan ilaçlamalardan kaynaklanacak kalıntı sorununa
neden olacaktır. Unutulmamalıdır ki ne kadar temizlenirse temizlensin,
ilaçlamalarda kullanılan ekipmanlarda mutlaka ilaç kalıntısı kalacaktır. Üzüm
kurutma işleminde mümkün olduğunca bandırma yöntemi kullanılmalıdır. Eğer
mutlaka püskürtme uygulanacak ise bu durumda da daha önce ilaçlamada kullanılan
alet ve ekipmanlardan kesinlikle uzak durulmalıdır. Kuru üzümlerde de
kalıntıyla ilgili sorunların yaşanmaması için özellikle üreticiler çok dikkatli
olmalıdır.
Sofralık
amaçlı üretimde ise Sultani Çekirdeksiz çeşidinde 10-11 gözlü 6-7 bayrak (ürün
dalı) ile 2-3 gözlü 4-6 ırgat (yedek) bırakıp, kültürel uygulamalar ile zirai
mücadeleye dikkat edilmelidir. Sofralık amaçlı üretimde kültürel uygulamalar
biraz daha önem kazanmaktadır. Büyüme düzenleyici uygulamaları, salkım
seyreltme, çilkim seyreltme sürgün çıkarma, yaprak alma, sürgün ucu alma gibi
yeşil budama uygulamaları daha dikkatli yapılmalıdır. Sulama ve gübreleme çok
daha titiz bir şekilde takip edilmelidir.
Sonuç
Sonuç
olarak, ülkemizde bölgesel anlamda bağcılığa geçiş yapılmalı, hangi bölgede
hangi üretimin yapılacağı belirlenmelidir. Ancak bunun yanında, pazarlara yakın
olan Ege Bölgesi gibi yerlerde alternatif üretim yöntemlerine de gidilmelidir.
Örneğin, bu bölgede uygun yerlerde renkli sofralık çeşitlerle bağcılığa
başlanmalıdır. Uygun sofralık çeşitlerle yeni bağ tesis edilmesi önümüzdeki
yıllarda üzüm ihracatı için oldukça önemlidir.
İhracata
yönelik yeni bağlar kurulurken ülkemizin çeşitlerinin tercih edilmesi, üzüm
ihracatının artışını sağlayabilir. Diğer çeşitler zaten başka aktörler
tarafından pazara sunulmaktadır. Gerek ekonomik ve gerek ise siyasi tercihler
nedeniyle o çeşitlerle yapılacak üretimlere biz zaten baştan dezavantajlı
girebiliyoruz. Onun için yeni alternatiflerle pazara girmek şansımızı
artıracaktır.
Son
yıllarda çok sayıda yeni üzüm çeşidimiz tescil edilmiştir. Bu çeşitlerin
reklamı yapılmalı, sadece ülkemize değil tüm dünyaya tanıtılmalıdır. Özellikle
bazı çeşitlerin ön plana çıkması beklenmektedir. Örneğin, erkenciliği ile Spil
Karası ve Ece çeşitlerinin pazarda önünün açık olduğu bir gerçektir.
Biz
sahip olduğumuz ekolojik avantajları ekonomik avantaja çevirebildiğimiz oranda
başarılı olabiliriz. Bu da her konu için olduğu gibi bağcılık açısından da yeni
alternatifler sunarak mümkün olacaktır. Tüketicinin talebini dikkate alarak
üretim yapabilirsek, onların istediği üzümü kendi istediğimiz fiyata
satabiliriz.